İnsan kendine inanmadığı her an, başka bir şey buluyor
inanacak... ve sahipleniyor.
İnsan kendini kabul etmediği her an, başka bir şey buluyor
kabul edecek...ve sahipleniyor.
İnanç, insanın en temel ihtiyacı hatta karnının doymasından bile
daha öncelikli bir gereksinim belki de. Belki de Maslow piramidi gerçek
değil. Belki de insanın doyabileceğine dair inancı olmalı önce.
Kendini kabul etmeyen insan kendine inanabilir mi? Ya da insan
neyi kabul etmeli ki kendinde? Bencillliğini mi? Aptallığını mı? Gücünü ve zekasını
mı? Gerizekasını mı? Güzelliğini mi? Çirkinliğini mi?
Kabul etmek nasıl büyük bir mertebe... Hem korkutan, hem
güven veren.
“Eee kabul edince ne olacak yani?” diye sormuyor muyuz
içimizden? Bizi ne güdüleyecek o zaman? Biz eksikliklerimizle motive olan bir
türüz. Hep kendi kafamızdaki ideale ulaşmak isteyen, ulaştığımız her idealden
sonra yeni bir eksiklik kapısı bulup oraya ulaşmak isteyen varlıklarız. Çünkü
insan olmak belki de gelişmek, değişmek, adapte olmak, üretmek, soyunmak ve
gerçeğe ulaşma yolunda gitmek demektir. Temelde kabul etmemiz gereken ama
inkar ettiğimiz şey bu belki de.
Kendi yarattığımız “yalancı” güven ihtiyacımızı, “yalancı”
onay ihtiyacımızı doyuracağını sandığımız topluma yapışmak için içimizdeki
kendini bulmak isteyen, belki nirvanaya erişmek isteyen yanımızı toprağa gömdük
çoktan.
Kendi içimize bakmaya cesaret edemiyoruz, gerçek huzuru
içimizde bulmaktan korkuyoruz. Ya biz doğru değilsek diye kendimizi
reddediyoruz. Ya yanlışsak. Ya nirvana filan hikayeyse! Ya insan kendi içinde
hissettiği kadar değerli bir varlık değilse! Ya buna çevremizi ikna edemezsek!
Çünkü onaylamanın dışardan geleceğine o kadar inanıyoruz ki,
çevremizin onaylamadığı duygularımızı, isteklerimizi içimizde gömüyoruz.
İnsanız ve yaşadığımız hayattan tatmin olmak istiyoruz. Ama hep
dışarıyı tatmin etmeye çalışıyoruz. İçimizdeki huzursuzluğu görmezden gelmeye
çalışarak üstelik. İçimizden gelmeyen şeylere muhtaçmışız gibi kendimize rol
yaparak, huzur bulamayacağımızı bile bile devam ediyoruz. Sonra öfkeli ve
saldırgan kişiler olup çıkıyoruz. Çünkü haklı gerekçelerimiz var; biz doğruyu
yapmaya çalışıyoruz yinede dünya bizi kabul etmiyor. Dünya onaylanma
ihtiyacımızı karşılamıyor.
Karşılamaz! Dünya bize bizi hatırlatıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder