13 Mayıs 2017 Cumartesi

Kendini Kabul Etmek ne ola ki?

İnsan kendine inanmadığı her an, başka bir şey buluyor inanacak... ve sahipleniyor.
İnsan kendini kabul etmediği her an, başka bir şey buluyor kabul edecek...ve sahipleniyor.

İnanç, insanın en temel ihtiyacı hatta karnının doymasından bile daha öncelikli bir gereksinim belki de. Belki de Maslow piramidi gerçek değil. Belki de insanın  doyabileceğine dair inancı olmalı önce.

Kendini kabul etmeyen insan kendine inanabilir mi? Ya da insan neyi kabul etmeli ki kendinde? Bencillliğini mi? Aptallığını mı? Gücünü ve zekasını mı? Gerizekasını mı? Güzelliğini mi? Çirkinliğini mi?

Kabul etmek nasıl büyük bir mertebe... Hem korkutan, hem güven veren.
“Eee kabul edince ne olacak yani?” diye sormuyor muyuz içimizden? Bizi ne güdüleyecek o zaman? Biz eksikliklerimizle motive olan bir türüz. Hep kendi kafamızdaki ideale ulaşmak isteyen, ulaştığımız her idealden sonra yeni bir eksiklik kapısı bulup oraya ulaşmak isteyen varlıklarız. Çünkü insan olmak belki de gelişmek, değişmek, adapte olmak, üretmek, soyunmak ve gerçeğe ulaşma yolunda gitmek demektir. Temelde kabul etmemiz gereken ama inkar ettiğimiz şey bu belki de.

Kendi yarattığımız “yalancı” güven ihtiyacımızı, “yalancı” onay ihtiyacımızı doyuracağını sandığımız topluma yapışmak için içimizdeki kendini bulmak isteyen, belki nirvanaya erişmek isteyen yanımızı toprağa gömdük çoktan.

Kendi içimize bakmaya cesaret edemiyoruz, gerçek huzuru içimizde bulmaktan korkuyoruz. Ya biz doğru değilsek diye kendimizi reddediyoruz. Ya yanlışsak. Ya nirvana filan hikayeyse! Ya insan kendi içinde hissettiği kadar değerli bir varlık değilse! Ya buna çevremizi ikna edemezsek!

Çünkü onaylamanın dışardan geleceğine o kadar inanıyoruz ki, çevremizin onaylamadığı duygularımızı, isteklerimizi içimizde gömüyoruz.

İnsanız ve yaşadığımız hayattan tatmin olmak istiyoruz. Ama hep dışarıyı tatmin etmeye çalışıyoruz. İçimizdeki huzursuzluğu görmezden gelmeye çalışarak üstelik. İçimizden gelmeyen şeylere muhtaçmışız gibi kendimize rol yaparak, huzur bulamayacağımızı bile bile devam ediyoruz. Sonra öfkeli ve saldırgan kişiler olup çıkıyoruz. Çünkü haklı gerekçelerimiz var; biz doğruyu yapmaya çalışıyoruz yinede dünya bizi kabul etmiyor. Dünya onaylanma ihtiyacımızı karşılamıyor.


Karşılamaz! Dünya bize bizi hatırlatıyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder