Bir nefes gününden daha merhaba, sanırım bu iş nefes
günlüğüne dönüştü, zira her nefesten sonra yazı yasasım geliyor :)
Kalbimin üzerine öküz oturdu derler ya. Bugün tam böyle
hissettim. Sebebini bilemezken nefese ihtiyacım olduğunu hissetttim. Seansın
çoğunda zihnimi durduramadım. Halbuki ben çok kolay nefese kendimi kaptırırdım.
Zihnimde birileriye konuştum, kimilerini yargıladım, kimilerine kendimi
ispatlamaya uğraştım. Bir yandan da neden nefese adapte olamıyorum diye düşünüp
durdum. Sonra birden fark ettim ki bilincimi bir türlü devreye sokamıyordum. Konu
kadınlıktı! Konu zordu! Tabularla, yargılarla, yasaklarla, susturulmalarla,
saklanmalarla, hatta yok olmalarla doluydu.
Bilinçaltım kadın –ağır, oturaklı kadın- olmanın ne demek
olduğuyla ilgilili kayıtlarla doluydu. Ve tabii hafif kadınların da nasıl olduğunu çok iyi öğrenmişti
kendisi. Birçoklarımız böyle hafif kadın olmamak için sustuk, oturmamıza-kalkmamıza
dikkat ettik, kahkaha atmadık, saklandık, isteklerimizi dile getiremedik ve
daha bir sürü şeyden vazgeçtik. Eğlenceli ve yaşam enerjisini yükselten şeyler
değersizlikle-hafiflikle eşleştirildi. Bizde hafif olmamak adına gerekeni
yaptık.
Hafif kadın olmamak gerektiğinin dışında birde kadınlığın
güçle ilişkisini iyi öğrettiler bize. Bizim gibi toplumların biliç altında –belki
dünyanın çoğunda- dişi olmak güçlü olmakla bir türlü bağdaştırılamadı. Kadın bedeninde
doğanlar güçlü oldular tabii ama çok çok büyük çoğunluk dişiliğini reddetti
bunu yaparken. Eril tarafını ön plana çıkarması gerektiğini hissetti. Çünkü zihninde
dişi – güçlü bağlantısı yoktu. Fark etmedi bile. Kadın bedenlerindeyiz ama bu
bedendeki dişi enerjimizi sürekli bırakmak zorunda hissediyoruz. Konuşurken, çalışırken,
gezerken, eğlenirken dişiliği unutmaya meyil ediyoruz. Hem dişiliğini taşıyıp –
hem eğlenmek, hem dişi olup- hem söz sahibi olmak, hem dişi olup- hem güçlü
olmak, hem dişi olup- hem bağımsız olmak...
Hissedin.. Dişilik, daha yoğun olarak kadınların bizzat
kendisi tarafından reddediliyor günümüzde. Bu nedenle kadınların erkeklerle -özgürlüklerini
kabul ettirmek için- savaşmasıdan ziyade kendi zihnini ve düşüncelerini
gözlemlemesi, kendi düşüncelerinin sorumluluğunu alması önemli diye
düşünüyorum. Zira önce düşünüyor sonra davranıyoruz. Düşünerek dünyamızı
yaratıyoruz. Düşünerek dünyaya katkı yapıyoruz. Ve düşünceleri değiştirerek
dünyayı değiştiriyoruz.