Kendim olmak için kendimden boşanmaya ihtiyacım var yazmışım
bir ara, bir yerlere. Tekrar okuduğumda hala etkilediğini fark ettim beni bu
cümlenin. Konular hep dönüp dönüp buraya geliyor, farkındayım. Ama biz hep
bundan kaçmaya alışığız değil mi? Zihin hep “oyalanıyorsun buralarda” diyerek
uzaklaştırıyor, oysa içimizde başka bir taraf da bizi buraya çekiyor, kendim
olmaya. Sanırım gelmiş geçmiş tüm
insanların aradığı şey kendilik. İnsanın
doğası gereği herkesin bir zaman bir yerde yolu düşmüştür buralara. Sonra
bazımız oyalanmak demiştir buna bazımızda daha derine ilerlemiştir belki.
Çok derin bir mevzu gibi geliyor bana, oysa nasıl basit
geliyor kulağa. Tamam, iyi güzel kendim olayım. Ama yok, çat çat çat yapışıyor
korkular, endişeler, kaygılar…
Kimin bu kaygılar?
Kim yarattı bunları?
Zihin mi?
Neden kaygıya ihtiyaç duymuş olabilir ki?
Bizi korumak için.
Neyden koruyor bizi?
Dışarıda gördüğün, senin dışında sandığın her şeyden koruyor
seni.
Dışlamak, dışında görmek kaygı yaratıyor. Çünkü o senin
dışında, senin kontrolün dışında. Birliği hissettikçe huzur ve güven duygusunun
yükselmesi bu yüzden o zaman. Dışarda bir şey kalmıyor ki tehdit olsun.
Demek ki formül bu; önce korkularını fark edeceksin, sonra
korktuğun, kaygılandığın şeyin senden ayrı olmadığını idrak edeceksin ve ancak sonra
kendin olabileceksin. Bu tabi ki tamamen benim çıkarımım, ama bana çok mantıklı
geldi :)
Zihin üretmeyi seviyor gerçekten. Birlikten çokluğa anında
gidiyor. Copy-paste olayını çoktan çözmüş. Ve çokluğa inandığımızda,
odaklanacak, meşgul olunacak o kadar çok şey oluyor ki, insan kendini
unutabiliyor.
Yazının başındaki ilk cümlem şimdi daha anlamlı oldu.
Kendimden boşanmak aslında korkularımdan, kendim sandığım, ben bildiğim
korkularımdan boşanmak. Boşanmaktan kasıt ise taktığım korku maskesini çıkarıp,
korktuğum her ne ise onun özünü görmeyi seçmek.
Korkularımızı fark edip, dönüştürmek dileği ile…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder